Ana Sayfa Asya Vietnam Gezi Rehberi

Vietnam Gezi Rehberi

847
0
Vietnam
Vietnam

Saigon’dan kalkan son helikopterde olmak… Vietnamlılar ve Amerikalılar için hafızalardaki tazeliğini yitirmemiş mücadele yıllarının hatıralarıyla dolu bir sabaha uyanmak.

Ardından güler yüzlü ve sıcak insanlarıyla insanı kendine âşık eden bir ülkeyi yeniden keşfetmek… Bir ülkeyi savaş gibi yıkıcı bir kelimeden uzaklaştırıp, çok ama çok başka bir yere koymak ve hatta en baştan anlamlandırmak… Günaydın Vietnam, güneşli günlerin bundan sonra hiç solmasın! 

Vietnam tüm gezginler gibi benim de hayallerim arasında ilk sıralarda yer alan fakat bir o kadar da yanımda taşıdığım kameralar sebebiyle zorlu olacağını düşündüğüm parkurlardan biriydi… Tahminimden daha az zorlanarak bu rüya ülkeyi gezebildim. Evet sevgili okuyucu, Vietnam asla bir Paris seyahati konforunda geçmeyecek ama sizi temin ederim bambaşka duygular yaşayacak ve başka bir ülkeye değil de başka bir dünyaya gelmiş gibi hissedeceksiniz!..

Vietnam
Vietnam

Singapur Havayolları’nın davetlisi olarak sekiz gezginden oluşan ekibimizle birlikte İstanbul Atatürk Havalimanı’nda buluşup, 14 saat süren ve Doha aktarmalı gerçekleşen yolculuğumuza başlarken hepimiz heyecanlıyız. Vietnam’daki ilk durağımız Hanoi şehri oluyor. Uçak piste indiğinde tüm ekip yağmuru görünce biraz üzülüyor doğrusu. Ben ise sırtımda taşıyacağım 15 kiloluk çantayı ve yağmurda çekeceğim fotoğrafları düşününce onlara belli etmeden seviniyorum. Bilseydim başka bir şey dilerdim!

İlk iki günümüzü geçireceğimiz Hanoi’nin; kırsal ve Vietnam denilince akıllarda oluşan o lirik siluete uygun bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Henüz otele varmadan bile onlarca detayla bizlere adeta “başka bir kültüre hoş geldiniz” der gibiydi. Profesyonel fotoğrafçı değilseniz bile cep telefonunuzu elinizden düşürmeden yol boyunca fotoğraf çekeceğinize eminim. Üstelik gördükleriniz, göreceklerinizin yanında sadece küçük bir başlangıç… Heyecanlanmamak elde değil!..

Vietnam Sokakları
Vietnam Sokakları

Otele vardığımızda uzun süren yolculuk sebebiyle herkes odasına çekilirken ben kendimi sokaklara attım. Kısa bir yürüyüşün ardından otelin çevresini keşfetmiştim. Dinlenen ekibin de bana katılmasıyla programımızda yer alan Ho Chi Minh Kompleksi’ni ziyaret ederek gezimize başladık. Ho Chi Minh, Vietnam’ın kurtuluşu sırasında ülkenin liderliğini gerçekleştiren kişi… Vietnamlılar için ne kadar kıymetli olduğunu tahmin edebilirsiniz. Ho Chi Minh’in mumyalanıp ziyaretçiler tarafından görülebildiği mozalesine geldiğimizde, burada yatanın balmumu değil de kendisinin bedeni olduğunu öğrendiğimde küçük çaplı bir şok yaşadım ama çok belli etmemeye çalıştım. (Tanrım duygularımı sürekli içimde yaşıyorum bugün.) Bu büyük kompleksin içinde yine Ho Chi Minh’in savaş sırasında kaldığı evi ve başkanlık konutu da ziyaret edebilirsiniz. Çıkışa doğru One Pillar Pagoda isimli tapınağı mutlaka gezmenizi tavsiye ediyorum. Bu küçük, sade ve huzur dolu yapının dışında 1070 yılında yapılmış olan mütevazı Edebiyat Tapınağı’da listenize illa ki ekleyin.

Vietnam Yemek
Vietnam Yemek

Vietnam Mutfağı

Ho Chi Minh Kompleksi’nin ardından insanın hayatında her zaman denk gelemeyeceği bir manzaranın bize eşlik edeceği öğle yemeğimizi yemek üzere Hoan Kiem Gölü’ne doğru hareket ediyoruz. Gölün üzerinde ahşaptan yapılmış kırmızı tonlarda muazzam bir köprü yer alıyor. Hemen ortasında da farklı bir tasarıma sahip Kaplumbağa Kulesi yer alıyor. Bizim restoranımız ise bu harika gölün tam karşısında! Balık mahsullü çorba, havada uçuşan jumbo karidesler, gözünüzün görebileceği kadar yeşillik, kısacası sağlıklı olan bir sürü şey… Bana göre mi? Elbette hayır. Gülmeyin, ekipteki birçok kişinin iştahını kabartan onca lezzet benim için hayatta kalmak için bolca almak zorunda kaldığım güzel görünümlü ama damak tadıma hitap etmeyen menülerden oluşmaktaydı. Gurme olmadığım için de yazım boyunca bu konularda fazlaca ahkâm kesmeyeceğim, deniz ürünlerini seven biriyseniz oldukça şanslı olduğunuzu ve mutluluktan uçacağınızı söyleyebilirim sadece. (Hamsiden başka balık, martıdan başka kuş tanımıyorsanız giderken yanınıza yiyecek bir şeyler alabilirsiniz.)

Yüzbinlerce pizzacı sipariş yetiştiriyor

Elbette şaka yapıyorum. Ülkemizde pizzacı motoru olarak tabir ettiğimiz minik mobiletler bu şehirde tüm yolları kaplamış durumda, ilk gördüğümde bir yerlere sürekli sipariş yetiştirmeye çalışan insanlar gibi geldiler bana nedense. Nüfus yoğunluğu düşünüldüğünde ve vergilerden dolayı otomobil almanın oldukça pahalı olduğu bize hatırlatıldığında bu durumun nedenini daha rahat kavradık.

Cennete yolculuk

Hanoi’de yaşadığımız hatıralarımızı heybemize attıktan sonra sıradaki durağımız Ha Long Bay… Ha Long Körfezi, denizin ortasında binlerce devasa kayadan oluşuyor. Bu kayaların arasında yolculuk yaparak, bölgesel özelliklere sahip ahşap teknelerde konaklayabiliyorsunuz. Kısa bir yolcuğun ardından iki gün geçireceğimiz teknemize vardığımızda bizi birbirinden sempatik ve sıcakkanlı mürettebat karşılıyor. Akşam yemeğinde yine deniz ürünleri ağırlıklı bir sunum var elbette. Damağımda kalan en güzel lezzet ise noodle ve yengeç dolmasının tadıydı. Onca balık çeşidi arasından neden bu ikisi diye sormayın, dedim ya lezzet konusunda pek çalışkan ve esnek değilim. Ekibin kalanının yemekleri görünce gözlerinin parladığını, yemek boyunca “dehşet”, “şahane”, “nefis” yorumlarının eksik olmadığını söyleyeyim ama. (Çoğunluğunun yemek yazarı olduğunu da belirteyim ki, gittiğinizde kulaklarımı çınlatırken insaflı davranın…)

Tekne yolcuğumuzda koyların iç kısımlarında yer alan “yüzen köy”leri görme şansımız oldu. Vung Vieng isimli köy için; daha önce benzer bir coğrafya görmediğim için etrafı onlarca metre yükseklikte taşlarla kaplı ve denizin ortasında yer alan bu köyde yaşama fikri beni çok etkiledi. Sadece hayal edin, dalgakıran görevi gören dev kayaların ortasında; su üstünde yüzen bir köyde doğuyor ve burada yaşıyorsunuz… Gerçekten farklı ve fantastik bir yaşam…

Ha Long Körfezi’nde geçirdiğimiz ikinci günde ise “Sürpriz Mağarası” olarak adlandırılan oldukça geniş ve iyi ışıklandırılmış bir mağarayı ziyaret ettik. Ne yalan söyleyeyim mağaradan çok, çıkışında karşılaştığımız muhteşem ve nefes kesici manzara beni daha çok etkiledi. Unutmadan mağara çıkışında köylülerin sattığı hediyelik eşyalardan alabilirsiniz. Özellikle bölgede istiridyeden elde edilen inci kolyeler oldukça meşhur…

Vietnam’ın yeni yüzü: Saigon

Ha Long Körfezi’nden ayrıldıktan sonra uçakla Vietnam’ın biraz daha dış dünyaya açılmış olan Saigon şehrine varıyoruz. Burada yaşayan insanların giyimlerinden eğlence anlayışlarına kadar bambaşka bir şehirle karşılaştığımızı söyleyebilirim. Yine motosikletli ağırlıklı bir trafik karşımızda fakat bu sefer etrafta sokak satıcılarından çok global markaları görüyoruz.

Otelimize geçtikten sonra yine kısa bir molanın ardından şehir turuma başlıyorum. Genel hissim şu yönde; bu şehirde kendinizi daha güvende fakat daha az Vietnam’da hissediyorsunuz. Hanoi’nin tam tersi diyebilirim o yüzden birbirini tekrar eden bir geziden ziyade farklı tecrübelere sahip olma fırsatını yakalıyorsunuz burada. Ertesi gün meşhur Cu Chi Tünel’i görmek için yola çıkıyoruz. Cu Chi Tünel’de; Vietnam Savaşı’nda Vietnamlılar’ın nasıl direndiğini, düşman askerlerini mağlup etmek için açtıkları gizli ve oldukça dar yeraltı tünellerini, bambulardan yaptıkları tuzakları ve savaş tarihleri hakkında diğer tüm detayları öğrenebiliyorsunuz. Hatta turun bir kısmında savaşta kullanılan eski silahların bazılarıyla kurşun satın alıp talim yapabiliyorsunuz. Fakat bu noktada Cu Chi Tünel’e gelmeden önce Saigon’da yer alan “Savaş Müzesi”ni ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum. Savaş hakkında hayli bilgiye sahip olabileceğiniz bu müze gerçekten ciddi anlamda bazı konuları sorgulamanızı sağlıyor.

Son olarak Saigon’da ziyaret edebileceğiniz diğer yapılar arasında Tarihi Posta Ofisi, Notre Dame Katedrali ve Başkanlık Sarayı’nı sayabilirim.

Vietnam Saigon
Vietnam Saigon

Yeni filmime hoş geldiniz

Saigon’un içerisinde gerçekleştirdiğimiz şehir turunun ardından Mekong Nehri’nde ve içerisinde bulunan adalarda yapacağımız gezinin birden fazla film sahnesi gibi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İlk olarak Thoi Sin Adası’nda yerel meyvelerin tadına; kelimenin tam anlamıyla dalından koparıp bakmak oldukça keyifliydi. Ben meyveleri üçer beşer yerken hemen yanımda beliren Vietnamlı köylülerin yöresel müziklerini dinlemek yine farklı bir tecrübeydi. Bizdekine benzer doğaçlama yapan ve uzun hava olarak çevirebileceğim ‘long breath’ isimli farklı farklı müzisyenler bize ada yolculuğu boyunca eşlik ettiler. Dönüş yolunda bir süre at arabası ile devam edip ardından tahta bir kano üzerinde hindistan cevizi ağaçları arasından ilerleyip, sonrasında gökyüzü ve açık denize ulaşmak tam olarak başlıkta bahsettiğim filmin bir parçası gibiydi…

Her güzel şey bitermiş

Saigon’da Havalimanı’na vardığımda aklımda güzel anılar, birbirinden keyifli sohbetler ve ‘bitti mi şimdi’ burukluğu vardı. Evet istemeden de olsa yazıda savaştan bahsettim ama Vietnam sabah uyandığınızda başka bir dünyanın mümkün olduğu hissini veren, aydınlık, güler yüzlü, doğadan kopmamış, tabiatın tüm ihtişamıyla insanı büyülediği, sıcak ve samimi bir ülke… Sempatik insanları, sağlıklı mutfağı, buruk fakat mağrur tarihi, farklı coğrafyası ile ona veda etmek kolay değildi. Yazı burada bitmiş olabilir ama bence kulağınıza kar suyunu kaçırdık bir kere…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz